Uncharted filmi güzel olmuş mu? – İnceleme

Bir Uncharted hayranı olarak sanırım en güzel haftaları yaşıyorum diyebilirim. Her ne kadar yeni bir oyun olmasa da önce PlayStation 5’e Hırsızlar Mirası Koleksiyonu çıktı ve kendimi Uncharted 4’ün muhteşem dünyasının içinde buldum. Şimdi de sinema filmiyle resmen yeni bir Uncharted hikayesi izlemiş oldum.

Merak edenler için asıl sorunun cevabını en baştan paylaşayım: evet, bu film olmuş! Uncharted filminin yapım hikayesi aslında tam bir yılan hikayesine dönmüştü. Önce film duyuruldu, yönetmen açıklandı, sonra yönetmen ayrıldı, yetmedi bulunan yeni yönetmen de ayrıldı. Film birkaç kez ertelendi, bir türlü başlayamadı, oyuncu seçimi yapılamadı, pandemi geldi derken işler iyice içinden çıkılmaz hal almaya başladı. Fakat Sony, ani bir kararla bu işi artık yapıyoruz dedi ve her şeyi bir anda hızlandırdı. Projenin geçmişine tezat bir şekilde her şey çok hızlı oldu. Senaryo hızla yazıldı, oyuncu seçimleri peşi sıra geldi, ardından da ilk fotoğraf internetlere düştü. Devamında da zaten aşının bulunması, rakamların yüksekliğine rağmen pandemili normal hayata geçiş derken film bu kez ertelenmeden belirlenen takvimde gösterime girdi.

Uncharted, Hırsızlar Mirası Koleksiyonu incelemesinde de söylediğim gibi zaten her zaman “film gibi oyun” tanımına uyan bir oyundu. Biraz Tomb Raider, biraz Indiana Jones derken Naughty Dog’daki yaratıcı ekibin harika çalışmasıyla oyun dünyasının en önemli macera oyunlarından biri haline geldi. Seslendirmesi, oyunculuğu, ara sahneleri derken de hikayesiyle aslında 8-10 saatlik film gibi hikaye sunuyordu. Bu, aynı zamanda PlayStation 3 ile Sony’nin de tek kişilik oyunlardaki rotasını ilk belirleyen yapımlardan biriydi. Bugün Sony’nin gerçekten film gibi oyunlar yapmasının kökleri biraz Uncharted oyununa dayanıyor diyebilirim. Bu ve çok daha fazlasını şu an yazdığım ve yakında yayınlamayı planladığım Yapım Hikayesi: Uncharted yazımda detaylı bir şekilde anlatacağım (reklamlar).

Çok daha güzel hayran yapımı posterler varken bu poster olmamış ne yazık ki!

Sony belki de film gibi oyunlar üretirken, elimizin altında kendi sinema yapım şirketimiz varken neden hikayelerimizi sinemaya da taşımıyoruz diyerek Uncharted ile denemesini yapıyor. Daha önce PlayStation 4’ün çıkışıyla birlikte Powers isimli özel bir dizi yapımına girişmiş, ancak içeriğin sadece Amerika ve İngiltere ile sınırlı kalmasından, izleyici sayısının az olmasından dolayı ikinci sezondan sonra bu projeden vazgeçmişti. O zamandan beri de aslında PlayStation, oyun dışında pek gündeme gelmiyordu. Uncharted, sinema için düşünülen ilk isim olsa da yukarda anlattığım sebeplerle film sürekli erteleniyordu. “Film yapsak güzel olur ama bakalım, her şey hayırlısı” kafasında hareket ediliyordu.

Hikayeye gaz ve toz bulutundan başlayalım

Filmin dönüm noktası biraz Killzone oyunları sonrası rotayı farklı yere kıran Guerilla Games’in harika oyunu Horizon: Zero Dawn ile değişti diyebilirim (heyecanla Horizon: Forbidden West’i bekliyorum. Zero Dawn benim AAA oyunlarda ilk platin kupamı kazandığım oyundu). Kendi içinde de harika arkaplan teknikleri kullanan bu harika oyunun yönetmeni Hermen Hulst, Sony içerisinde bir satranç hamlesiyle PlayStation Stüdyolarının başına getirildi. Hulst, parlak zekasıyla birçok hamle yaparak PlayStation’ı Japon gelenekselliğinden biraz daha çekip çıkararak daha modern bir şirket haline getiriyor. Aynı değişimi çok daha önce işe başlayan Xbox’ın başkanı Phil Spencer yapmıştı ki şu an meyvesini oyun dünyasının en ünlü insanlarından biri olarak alıyor. Phil Spencer nasıl bu günlere şirketin geleneklerini değiştiren önemli hamleler yaparak geldiyse, Hermen Hulst’un da aynı şekilde başarıya ulaşacağını düşünüyorum. Çünkü bu isimler Ali Koç ya da Burak Elmas gibi gümbür gümbür, bağıra çağıra vizyon diyerek gelen isimler değil. Aksine, önemsiz bir hamle değişikliği gibi gelip, beklentisiz ortamda ince ince sistem değiştiren isimler.

Film diye girdik, bize ne anlatıyorsun diye düşünebilirsiniz ama Hulst’un arka plandaki bu hikayesinin bir tık önemi var. Hulst, PlayStation bünyesinde oyunları toplamak adına önce PlayStation Studios yapısını kurup stüdyoları bu çatı altında topladı, her oyun girişine film gibi jenerik ekledi, abonelik sistemlerini değiştirmek için bir ekip kurdu (1 seneyi geçti, henüz tam değişiklik yapılmadı), bünyeye yeni stüdyolar ekledi ve çok daha farklı güzel yenilik getirdi. Ancak belki de en önemli kararlarından biri PlayStation ile özdeşleşmiş oyunları bilgisayara çıkarma fikriydi. Hulst’un bu fikrinin arkasında yatan sebep PlayStation’ın aslında kapalı bir devrede işlediğini düşünmesiydi. Her ne kadar Influencer’lar, oyun siteleri oyunlarla ilgili tanıtım yapsa da Hulst bunları biraz yemek programına benzetiyor. Çok güzel yemekler yapıp insanlara gösterebilir, hatta deneyip “hmm çok lezzetli” diyebilirsiniz ama ekran başında insanlara tattıramazsınız. Hulst ise insanların bu yemeklerin tadına bakmasını istiyor, sevdiyseniz gelip PlayStation’da dilediğiniz kadar yiyebilirsiniz diyordu. Bu yüzden de tadımlık olarak Horizon’ı, Days Gone’ı ve God of War’u PC için çıkardı. Days Gone belki biraz daha para kazanma amaçlıydı ama Horizon’ı beğendiyseniz buyrun devamını PS5’te oynayın diyordu. Aynısı God of War için de geçerli. Şimdi de sırada Uncharted var PC için. Serinin artık bittiğini düşünürsek yine aslında zamanında neler kaçırdığınızı görmek ister misiniz tarzında bir çıkış olacak.

Sinema da aslında bu tadım çalışmasının bir uzantısı. Hulst önderliğinde PlayStation Studios’un bir de film yapım ayağı kuruldu. Bu aslında biraz Marvel’ın ilk yapılanması gibi. Temel olarak hikayenin işleyişini sağlayan bir firma fakat prodüksiyon için diğer profesyoneller devreye giriyor. Gerçi burada PlayStation’ın şansı çok daha yüksek çünkü Sony’nin kendi film şirketi de var. Hulst, nasıl PC oyuncularının ağzına bir parmak bal çaldıysa, şimdi de aynısını hiç oyuna bulaşmamış insanlara yapmak istiyor.

PlayStation Studios sunar…

Filme geçmeden önce söylemek istediğim bir konu var. Film, bizi tıpkı oyunlarda olduğu gibi çok güzel bir PlayStation Studios jeneriğiyle karşılıyor. Oyunlarda kullanılmaya başladığından beri bu jenerikleri çok seviyorum. Bir benzerini sinemada görünce ne yalan söyleyeyim bastım alkışı 🙂

Uncharted filmi için Tom Holland ilk cast olarak seçildiğinde aslında eleştirilmişti. Herkes sanki biraz daha yaş almış birini bekliyordu. Belki Nathan Fillion olabilirdi di mi? 50 yaşında da olsa tipi epey benziyordu (Fillion’ın oynadığı hayran yapımı Uncharted kısa filmini buradan izleyebilirsiniz). Sonra Sullivan için Mark Wahlberg hamlesi geldi ki yine bizi şaşırttı. Yok bu filmden bir şey olmayacak derken bu sefer aşağıda gördüğünüz ilk görüntü geldi ki bu sefer biraz heyecan yaratmayı başardı. Sonrası ise vizyon tarihine kadar dalgalı olarak seyretti. Bir heyecan artırdı, bir düşürdü. Bu da sinema koltuğuna oturduğumda çok fazla beklentiye sahip olmamamı sağladı ki bu bence son dönemde çok güzel bir şey. Beklenti ne kadar az olursa, sonuçtan o kadar haz almak mümkün.

Spoiler vermeyeceğim için detaylı bir inceleme olmayacak fakat kafamdaki bazı şeyleri sıralamak istiyorum. Öncelikle 4 oyunu de defalarca oynadığım için Tom Holland’a Nathan Drake diyebilmek benim için biraz zaman aldı. Rolünü çok başarılı bulsam da halen kafamda oturmayan yerleri var. Biraz daha zaman alacak gibi. Özellikle filmin başlarında Uncharted mı izliyoruz, yoksa Spider-Man’in stand-alone filmi mi diye düşündüm. Konuşma tarzı, espriler, aksiyon sahnelerindeki hareketleri falan çok Spider-Man’di benim için. Haliyle Mark Wahlberg’i de Sully olarak görmem biraz zaman aldı. Ama şu an düşününce ikisinin de iyi iş çıkardıklarını ve başarılı bir ikili olduklarını söyleyebilirim. Devam filmleri gelse gider ikilinin enerjisini izlemek isterim. Ayrıca Tom Holland konusunda yapımcıların genç oyuncu seçimlerindeki kriteri de anlayabiliyorum. Yaşlı bir oyuncu seçildiği zaman serinin ömrü çok uzun olmayabiliyor. Toplamda 3 film çekseniz ve aralarına sabit bir şekilde 3 sene koysanız, oynattığınız aktör için 9 yaş yapıyor ki bu da olası dördüncü filmi zora sokabiliyor. O yüzden son dönemde trend genellikle genç oyuncuları bağlamaktan yana.

Fim tamamen yeni bir Uncharted macerası sunsa da aslında oyunlardan besleniyor. Uncharted 4’teki takım elbiseli sahneler ya da gemi içinde hazine, Uncharted 3’teki kargo uçağı sahnesi bir anlamda oyuna referans niteliğinde. Bu sahneleri tam olarak almadığı ve farklı bir hikaye olduğu için sıkmıyor, biz bunu görmüştük demiyorsunuz. O yönden tutmuş formülü baz alması kötü bir karar değil. Oyunları defalarca oynayan insanlar için de sorun olduğunu düşünmüyorum.

Oyunların minimum 8 saat sürdüğünü düşünürsek, aynı dolu içeriği filmden beklemek olmazdı. Film bittiğinde sonuca biraz çabuk mu ulaştılar diye düşündüm ama sürenin kısıtlı olmasından dolayı senaristlerin de yapabileceği bir şey yok. Genel resme baktığımızda aksiyon desen var, bulmaca desen var, gizem desen var. Hepsi de filme kararında yerleştirilmiş. Aksiyon seviyesi yüksek olmasına rağmen arada dinlenme sahneleri yerinde serpiştirilmiş. Biz karakterleri oyundan biliyoruz ama sinema seyircisine karakterlerin ilk defa tanıtıldığını unutmamak lazım. Giriş filmleri normalde tanıtım kısımlarıyla sıkıcı olmaya fazla meyillidirler.

Mantık hataları filmde biraz vardı. Final sahnesindeki kulaklık diyaloğu (elini götürmemen gerekiyor biliyorsun kısmı) resmen bu sahne önce çekilmiş, senaryoda sonra değişiklikler olmuş dedirtiyor. Diyalog dışında birkaç mantık hatası da var ama cımbızla kötü özellik seçmiş olmayayım şimdi, tekrar izleyebilirsem gözden kaçırdığım bir şey var mı diye görebilirim. Size de tavsiyem bunlara çok takılmadan filmin verdiği genel lezzetten zevk almaya çalışmanız olacaktır.

Tırmanma yok mu?!?

En büyük eksik oyunlardaki tırmanma kısımlarının yok denecek kadar az olması. Sadece final sahnesinde bir yerde yapılıyor, ki o da 5 saniyede falan bitiyor. Biraz daha tırmanmasını, bir yerden başka yere atlayarak tutunmasını, hatta biraz önce atladığı yerin kırılıp dökülmesini görmek isterdim. Uncharted’ın en güzel gerilim anları çünkü bu tutunulan yerlerin kırılma eğilimidir.

Uncharted filminin en büyük eksiklerinden biri de sanırım müzikleri. Oyunun müzikleri ne kadar mükemmelse, filmin müzikleri de o kadar sönük. Belki biraz oyun müziklerine çok alıştığımız için sönük gelmiş olabilir. Ancak benim gibi soundtrack seven ve dinleyen insanlar için biraz ilgi çekicilikten uzak geliyor. Kötü tarafı ise filmi izlerken müzikleri eleştirdiğimde kimin yaptığını bilmiyordum. Filmin sonunda Ramin Djawadi’nin yaptığını görünce şaşırdım. Oyunun ikonik müziği 2 yerde tadımlık kullanılmış. Onlar da bir tane eğlenceli bir cameo sahnesinde, bir de silah askılıklarını takıp oyun görünümüne kavuştuğunda çalıyor (sanırım yine finaldeki tırmanmada da çalıyordu, o zaman 3 eder). Geri kalan kısımlarda hiç akılda kalıcı olmayan melodiler dönüp dolaşıyor. Game of Thrones’un ikonik müziklerini yapan Ramin Djawadi’nin Uncharted film müziklerini yapmış olmasının şöyle bir ironik ve komik tarafı da var. Uncharted oyununun en önemli dinamiklerinden olan siper alma ve ateş etme animasyonları ve mekanikleri, Xbox’ın önemli oyun serisi olan Gears of War’dan esinlenerek programlanmıştı. Djawadi de Gears of War 4 ve Gears 5 oyunlarının müziklerini yapmıştı ki orada da dördüncü oyunda yaptığı iş daha güzel, 5 biraz sönüktü. Şimdi de Uncharted filminin yine yolu Gears of War ile dolaylı olarak kesişmiş olması bende tebessüm oluşturdu. Genel olarak önemsiz bir detay muhtemelen ama benim için hoş 🙂

Yazının başında da dediğim gibi Uncharted sinema filmi güzel olmuş. İzlerken sıkılmadığınız ve aksiyona doyduğunuz gibi, bittiğinde devamı gelsin de izleyelim dedirtiyor. İlk jeneriğin hemen ardından bir minik sahne daha var o yüzden hemen salondan ayrılmamanızı öneririm. Zaten oyundaki diğer karakterlerin eklenebileceğini düşünürsek film de devam edecek gibi bitiyor. Peki bu dönemin Indiana Jones’u olur mu derseniz cevabı basit; olmaz. O kadar kült olacak bir film olmasa da eğlenceli bir yapım olmuş. Sitenin arayüzünde yarım puan olmadığı için filme 5 üzerinden 3,5’tan 4 verdim. Ama siz 3,5 gibi düşünebilirsiniz. Ya da 10’luk sistem üzerinden 7 puan.

Uncharted - Sinema Filmi

Uncharted - Sinema Filmi
4 5 0 1
Birkaç eksiğine rağmen baştan sona eğlenceli ve sıkmayan bir macera filmi. Uncharted oyun ruhlarını bir nebze olsun beyaz perdeye taşıyabilmiş. 3,5 puandan 4 puanı alıyor.
Birkaç eksiğine rağmen baştan sona eğlenceli ve sıkmayan bir macera filmi. Uncharted oyun ruhlarını bir nebze olsun beyaz perdeye taşıyabilmiş. 3,5 puandan 4 puanı alıyor.
4/5
Puan
Total
0
Paylaşım
Benzer İçerikler